Turc | Anglais | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | kendi kendine olan | self-inflicted adj. | ||
Do you really think Tom's wounds are self-inflicted? Gerçekten Tom'un yaralarının kendi kendine olduğunu mu düşünüyorsun? More Sentences |
||||
General | kendi kendine olan | self inflicted adj. | ||
General | kendi kendine olan | automatic adj. |
Turc | Anglais | |
---|---|---|
General | ||
General | kendi kendine var olan | unbegotten adj. |
General | kendi kendine var olan | uncreated adj. |
Idioms | ||
Idioms | kendi kendine engel olan | (one's) own worst enemy n. |
Trade/Economic | ||
Trade/Economic | kendi kendine yeterli olan | self-sufficient adj. |
Trade/Economic | kendi kendine destek olan | self-supporting adj. |
Botanic | ||
Botanic | demet halinde beyaz çiçekleri ve pulsu yaprakları olan, kendi kendine açılmayan ipeksi meyvelere sahip bir bitki | narrow-leaved white-topped aster (sericocarpus linifolius) n. |
Botanic | birleşik olan meyve yapraklarının ayrılması ile kendi kendine açılan (meyve) | marginicidal adj. |
Environment | ||
Environment | doğada kendi kendine yok olan | biodegradable adj. |